Basım Endüstrisinde STK’lar ve Odalar
Endüstrimiz maalesef dağınık bir görünüm
arz ediyor. Bunu en çok yurtdışı temaslarımızda hissediyoruz. Mesela -ülkenizin
bir birliği var mı? İşbirliği yapabileceğimiz en kuvvetli birlik hangisidir? sorusuna
cevap üretemiyoruz. Mevcut Sivil Toplum Kuruluşlarımız ise ülkemiz adına bilgi
toparlamak ve dağıtmak ve temsilden uzak.
Bu ilk altı cümleden ambalaj ve etiket
sektörlerini tenzih ediyorum. Çünkü Federasyon çatısında toplanan ASD ve ESD ve
diğer meslek örgütleri bu temsili bilhakkın yerine getiriyorlar. Üstelik tüm
Avrupa kıtasında. Önemli işbirlikleri var ve bize de okuyucularımıza da ve
kendi alanlarındaki matbaacı ve konvörtırlara da önemli hizmetler veriyorlar.
Ben yalın bir şekilde matbaa sektöründe bahsediyorum.
Ambalaj ve etiketi tenzih ettiğimize göre de geriye yayın, ticari, dijital ve
hibrid matbaalar kalıyor.
Çok uzun bir geçmişe sahip bir
derneğimiz var mesela; BASMEN. Şehir şehir irili ufaklı Matbaacılar Odalarımız
var. BASEV var. İTO ve İSO’da ve diğer şehirlerin Ticaret ve Sanayii
Odalarındaki Meslek Komiteleri var. Yani aslında sayı çok, değer az. Bu konuda
bana kızmayın. Gerçek bu, açıklayayım:
Burada en önemli problem her örgütün,
kendi başına ilerlemesi. Mesela hadi ismini vermeyeyim bir büyükşehrimiz ama
Güney Doğu’da. Ticaret Odası mensupları Sanayi Odası mensupları ile veya tam
tersi biçimde anlayınız; üyeler birbiri ile düşman gibiler. Konuşmuyorlar,
ortak bir çaba sarf etmiyorlar, proje üretmiyorlar hatta selamlaşmıyorlar, sadece
bir yere üye olmanın zorunluluğunu yerine getirip o yerin sosyal imkanlarından
faydalanıyorlar. Bu da bu komiteleri Kanarya Sevenler Cemiyeti hükmüne
indiriyor ki fevkalade ayıp…
Şehirlerin Meslek Odaları daha küçük
çaplı organizasyonlar. Ankara Matbaacılar Odası gayret göstererek bir
konfederasyon oluşturdu ve tüm şehirleri bu konfederasyon bünyesinde topladı.
Yine de bu odaların üyelerinin farklı sorunları var. Özellikle devlet ile ve
organize matbaalarla. Dolayısıyla büyük resmin dışında kalıyorlar. Ancak yine
de oldukça güçlüler. Mesela yurtiçi fuar organizasyonlarına toplu katılım yapıp
organizatör ve katılımcıları mutlu edebiliyorlar ve aslında kendi yağlarında
kavruluyorlar.
İstanbul’a gelelim. BASMEN: En eski
meslek kuruluşumuz. Basım Mensupları Derneği. Üyeler içinde kalfa da var, usta
da matbaa sahibi de. Neticede hepsi matbaacı. Sanıyorum aralarında tedarikçiler
yok. Yönetimi de benim takip edebildiğim kadarıyle hep matbaacıların elinde. Bu
sebeple bir bütünlük arz ediyor gibi görünse de gücünü pazara yansıtamıyor.
Genelde yapılan kurullar, yıllık yemekli toplantılar ve düzenli çıkan bir dergi
dışında bir çalışmalarına henüz rastlayamadık. Bu arada ben de bu derneğin
üyesiyim. Rahmetli Cemal Halaman zamanında üye olmuştum ve bugüne kadar genel
kurul daveti dışında herhangi bir etkinlik olduğunu duymadığımı söyleyebilirim.
Halaman’dan sonra Dernek Başkanlığına Murat Demir seçildi. Babadan gelen bir
vizyon ile konuya ciddiyetle eğildiğini biliyorum. Bir şeyler yapması
gerektiğinin farkında ve elinden geleni de yapacaktır. Ama başta söylediğim
gibi; diğerleri gibi BASMEN de bir topluluktur ve herkes bir şeyler yapma
gayretinde olmalı; Demir’i yalnız bırakmamalı.
BASEV’e gelelim. Basım Sanayii Eğitim
Vakfı Onursal Başkan Aysan Şakar ile bir çıkış başlattı. Bugün bir önceki
başkan Sermet Tolan’dan vazifeyi devralan Sadettin Kaşıkırık ile bu ivmeyi
artırma istikametinde. Ancak BASEV sadece bir Vakıf ve isminden de anlaşılacağı
üzere işi sadece Eğitim olan bir vakıf. Buna rağmen en azından kendi alanında
burs toplama ve dağıtma, eğitim faaliyetleri sürdürme, yayılma ve ağını
genişletme alanında epeyce başarılı. Buradan en başında yazdığım noktaya
geleceğim. İşbirliği…
BASEV yeni dönemde tüm STK’lar ile sıkı
işbirliğine gitme kararı aldı. UNICEF ile yola başladıklarını Kaşıkırık, iftar
toplantısında duyurmuştu. Geçtiğimiz ayın sonunda ve bu ayın içinde BASEV
Yönetim Kurulu İTO ve İSO Meslek Komitelerinin toplantılarına iştirak etti ve
edecek. Böylelikle işbirliğinin, birlikte çalışmanın getireceği sinerjinin başlama
vuruşu da yapılmış olacak. Eminim etkisi de büyük olacaktır.
Asıl olan ise yani en başta belirttiğim
gibi endüstrimize yön ve bilgi verecek, temsil edecek STK’mız halen yok. Bu
ancak makine imalatçıları ve ithalatçılarının bir araya gelmesi ile olabilir.
Mesela Duran Makina Türkiye’nin en önemli makine imalatçılarından biri olarak
ve yine mesela Heidelberg Türkiye’nin en önemli ithalatçılardan biri olarak içinde bulunacağı elde ettikleri
verileri paylaşacağı, her türlü pazarlama çalışmalarını (Türkiye markası için)
ortak yürütebilecekleri bir birliğin başarısından eminiz. Her iki şirketi de
örnek olarak zikrettim kimse alınmasın. Bu şekilde 50 -60 civarında çok önemli
şirket bir araya gelip ülkemizi temsil edecek bir güç oluşturmalı ve bu güç
endüstrimizin içinde bulunduğu problemleri aşmak için kullanılmalı.
Bakmayın benim bu söylediklerime.
İçimden gelenleri söylüyorum sadece. Elbette farklı dinamikler var, bu işler
özen ister, özel zaman ister, fedakârlık ister, para ister, ister de ister. Tüm
bunlar için yeterince zengin olmayabilir endüstrimiz; ama bir ucundan başlamak
da iyiye işarettir, değil mi?
Şahsen ben BASEV’in İTO ve İSO Meslek Komiteleri
ortak toplantılarından çok ümitliyim. Eylül sayımızda okuyacağız ve aslında tam
detayı ile BASIM DÜNYASI’nda okuyacağız. Şimdilik size eften püften yaz yazısı
için bir sonraki sayfaya davet ediyor, yazın bitimiyle çalışmaktan başımızı
kaşıyamayacağımız bir yeni sezon diliyorum.
Saygılarımla

Yorumlar
Yorum Gönder